26 Nisan 2011 Salı

kahve falı

Konuşkan biri, ne ki çok suskun bu aralar. Küsmüş gibi değil, hiç arkadaşı olmamış gibi. Dilini yutmuş gibi değil de hani,dilini unutmuş gibi. Güleç olmasına güleç , ama nedense yüzü asık bu aralar,belli ki komik bir şey yok. Hayat dolu ve hep çok şık. Şapkası eğri,gömleği buruşuk biraz , kolundaki  düğme de kopuk ama kusuruna bakma sen. Vakti yok besbelli; Ütüye de ,bir sap ipi iğneye geçirmeye de vakti yok. Ama hala güzel işte,kendiliğinden,özensizliğine ve eksikliklerine  rağmen güzel. Sabır tespihi sanki , sen bilmezsin,dalgasız bir derya gibi yürek lazım çekmeye, yoksa da  yüzüne bakmak bile apayrı bir sevap. Bilmem ki daha nasıl desem, hani bazı şifalı otlar vardır, gereği kadar kaynatmazsan yavan olur da, bir çırpı dökerken kaybedersin ya bütün şifayı, ha işte, o şifası için, için için kaynıyor şimdi. Aman ha tez canlılık edip de dökme, dedim ya sabır tespihi diye. Üstüne düşülmemiş bir dikkat gibi kopar da dağılıverir her yana. Ne kadar arasan bir boncuk eksik kalır ya hep, nice zaman sonra bulduğunda, ya eksik sabırlara alışmış olursun ya da bozup tekrar dizmeye mecalin olmaz.
Hadi al yıka bütün dediklerimi, malum el sözü küfe gibi ağır gelir insana.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder